English Essays
*Placing the discussion of women's crime and the response it evokes into an 
explicitly feminist perspective requires use of what will be for some an unfamiliar approach to crime-one that acknowledges its social context of patriarchy. While criminals are generally thought to be very different from "normal" people, the majority are actually "ordinary individuals who, for the most part, engage in sporadic and unskilled crimes."' The role played by social-control agencies-the police, the courts, the prisons-in labeling 
and shaping the "crime problem" is frequently underestimated. We often also overlook the important role of the concept of criminal as "outsider" in the maintenance of the existing social order. Clearly, harsh public punishment of a few "fallen" women as witches and whores has always been integral to enforcement of the boundaries of the "good" woman's place in patriarchal society. Anyone seriously interested in examining women's crime or the subjugation of women, then, must carefully consider the role of the contemporary criminal 
justice system in the maintenance of modern patriarchy. 

The "liberated" female crook

Undeniably, the most powerful and widely held belief concerning the topic of female criminality is that, as a direct consequence of the women's movement, there has been a dramatic upsurge in women's criminal activity. Women's crime became almost overnight "the shady side of liberation."3 This position is not really new; since the 1800s, criminologists have been issuing warnings that the emancipation of women would result  in a dramatic change in the character and frequency of women's crime.4 More recently, when the number of women arrested in the United States climbed by nearly 200 percent between 1960 and 1975,5 books by two female criminologists linked this dramatic increase to the women's movement. forcing their way Adler's book was highly readable, but its scholarship was uneven and contradictory. Certainly, it did probe beyond the stereotype of the woman criminal and documented the fact that women and girls were engaging in a wider array of criminal misconduct than had been recognized. Adler's notion, though, that this sort of activity was in some fashion linked to the women's movement-an idea that the national press eagerly highlighted-  was probably naive.7 Adler was not alone, however, in arguing that the women's movement had caused an increase in female crime. Published the same year as Adler's  book, Rita James Simon's Women and Crime linked changes in the number of women arrested for property crimes (notably embezzlement and theft) to women's "gains" in employment,8 and the perspective continues to attract supporters. Richard Deming's Women: The New Criminals, portions of two collections edited by Adler, and a number of scholarly articles have appeared in more recent years, and these also have linked the women's movement to the female crime problem.9 Challenges to this approach have also appeared. The most important of the early works came from Laura Crites, Carol Smart, and Lee H. Bowker.10  Marking the beginning of serious feminist efforts to understand female criminality, most such works contained critical reviews of the traditional accounts of women's crime, discussions of discrimination against women in the criminal justice system, and consideration of women as crime victims. Later works would add a concern for women as workers in the criminal justice system, the role of women's victimization in the creation of women's crime, and the history of women's crime. " 
Clarice Feinman's Women in the Criminal Justice System provides a good example of the sort of perspective found in these more recent efforts. She suggests that the ascription of a dual nature to women-the madonna or the whore-has had a unique impact on the women who found their way into the criminal justice system, casting them in roles that not only reinforced this narrow view of femininity but also involved them in its perpetuation. To explain the generally harsh response to relatively trivial female crimes that coexists with the myth of chivalry, Feinman observes that women once cast in the role of "whore"were never the beneficiaries of this orientation. 
**Between 1787 and 1852,
no less than 24,960 women, fully a third of whom were first offenders, were
sent to relieve the "shortage" of women in the colonies. They were shipped
in rat-infested holds where the death rate in the early years was as high as
one in three and where the women were systematically raped and sexually
abused at the hands of the ships' officers and sailors. Their arrival in
Australia was also a nightmare; no provision was made for the women, and
many were forced to turn to prostitution in order to survive.
The same sobering picture emerges out of the fine first section of Ann
Jones's Women Who Kill. While Jones seems occasionally overeager to find
defiant women killers challenging male patriarchy, her scholarship reveals
that many of America's early women murderers were indentured servants.
Raped by calculating masters who understood that giving birth to a "bastard"
would add one to two years to a woman's term of service, the
desperate women hid their pregnancies and then committed infanticide.
Jones also provides numerous historical as well as contemporary examples
of desperate women murdering their brutal "lovers" or husbands.

Turkish Translations of Essays
KADIN VE CİNAYET:
KADIN SUÇLU
Kadınlar tarafından işlenen cinayetlerle ilgili tartışmaları ve uyandırdıkları bariz feminist bakış açısını ortaya koyabilmek, ataerkil toplumun sosyal içeriğini onaylayan, bilinmedik bir yaklaşım açısını gerektirir.  Genellikle katillerin ‘normal’ insanlardan çok daha farklı olduğu düşünülse de, çoğunluğu aslında başlıca ara sıra görülen ve vasıfsız cinayetleri işleyen sıradan bireylerdir.  Cinayet sorunsalını etiketlemede ve şekillendirmede polis, mahkeme, cezaevi gibi sosyal kontrol birimlerinin oynadığı rol çoğu kez küçümsenmektedir.  Sıklıkla da var olan sosyal düzenin korunmasıyla ilgili suçlunun ‘dışarıdan’ biri olması kavramını göz ardı ederiz.  Açıkça, cadı ve fahişe gibi kötü yola düşmüş kadınlara uygulanan sıkı kamusal cezalar her zaman ataerkil toplumdaki ‘iyi’ kadının yerinin sınırlarını kuvvetlendirici bir bütünleyici olmuştur.  Kadınların işlediği cinayetleri ya da kadınların zapt edilmesini ciddi bir şekilde incelemekle ilgilenen herhangi biri, öyleyse, modern ataerkil toplumun korunmasındaki çağdaş ceza yargı sisteminin önemini iyice dikkate almalıdır.

Özgürleştirilmiş’ kadın dolandırıcılar

Kadın hareketinin direkt bir sonucu olarak, kadının suç işlemesinde gözle görülür bir yükselme olduğu, kadının suçluluğuyla ilgili en güçlü ve geniş olarak benimsenen su götürmez bir inançtır.  Kadın cinayetleri bir gecede özgürleşmenin karanlık tarafı haline gelmiştir.  Bu durum hiç de yeni değil;  1800’lü yıllardan beri, kriminologlar kadınlara eşit haklar verilmesinin, onların karakterlerinde ve işledikleri cinayetlerin sıklığında büyük ölçüde değişiklikle sonuçlanacağıyla ilgili uyarılar yayınlamaktadır.  Daha yakın tarihte, ABD’de tutuklanan kadın sayısı 1960 ve 1975 yılları arasında yaklaşık yüzde iki yüzlere çıkınca, iki kadın kriminolog bu çarpıcı yükselmeyi kadın hareketine bağladı.

*****Bu yaklaşıma dair itirazlar da ortaya atılmıştır. Bunların ilk ve en önemlileri Laura Crites, Carol Smart ve Lee H. Bowker’a aittir...Sonraki çalışmalar kadınların kriminal adalet sisteminde çalışan olma rolleri hakkında endişeleri kadınların haksızlığa uğramasının, kadın suçlarının yaratılmasındaki rolü ve kadın suçlarının tarihi.Clarice Feinman’ın “Women in the Criminal Justice System” kitabı/yazısı, son çabalarla bulunmuş bakış açısı tarzlarına iyi bir örnektir. Ona göre, kadınlara yapılan “çift mizaçlı” atfının –Madonna ya da fahişe- kriminal adalet sisteminde yolunu bulmuş kadınlar üzerinde tek etkisi vardır. Bu da kadınlara roller vererek sadece feminizmin dar bakış açısını desteklemek değil, ayrıca bunu kalıcı hale getirmektir. Feinman, yücelik efsanesiyle birlikte var olan, nispeten önemsiz kadın suçlarına genellikle verilen sert yanıtı tarif ederken, kadınların fahişe rolünden asla olumlu çıkarımlar elde edemediklerini gözlemlediğini belirtmiştir.   *****Şüphesiz bu feminist çalışmalar, “kurtuluş hipotezi” nedir sorusunu, cevaplamıştır. Birincisi, kadınları ekonomi dünyasında belirgin kazançlar elde etmeden, kadınların suç dünyasının dışında kalabilmeleri inandırıcı değildir. Jane Robert Chapman, ekonomik ayrımcılığın kadın suçlarının karakterini, kurtuluştan daha iyi açıkladığını ileri sürmüştür. İkincisi, kadın suçluların karakterlerine dair çalışmalar, medyada gösterilen serbest kalmış “kadın hırsız”a benzemediklerini göstermiştir. Bunun yerine, (Aksine) az sayıda kadın yoksulluğun içinden çıkıp, klasik kadın suçları olan fuhuş ve küçük hırsızlıktan kurtulabilmiştir. ( Kadınlar suç dünyasından çıkınca pislikten sıyrılmıyorlar ve bunu başarabilen kadın sayısı az.)   Son olarak, feminist aydınlar, gerçekten ciddi ve şiddet içeren kadın suçlarında artış olup olmadığını anlamak için tutuklamaları dikkatli bir şekilde incelemeye başlamışlardır. Fark etmişlerdir ki; tutuklanan kadın sayısındaki dramatik yükselişler, küçük ve muhtemelen güvenilir olmayan sayılara dayanıyor. Ayrıca, tutuklama sayılarının artan nüfusa göre hesaplanmadığını ve kadın suç oranlarındaki dalgalanmalar epeyce kabadır. Üstelik, bu oranları hesaplayanlar kanunlardaki değişimlerin orana etkisini hesaba katmayı da gözden kaçırmışlar.Her ne kadar JoAnn Gora’nın son kitabında kurtuluş hipotezine itiraz edip meydan okusa da, en iyi ve en kapsamlı  çalışma hala Darrell J. Steffenmeiser’ındır. Kendisi 1965-1967 yılları arasındaki kadın suç davranışını gözden geçirmiştir. Vardığı sonuç; şiddet, maskulen, erkek-hakim, hırsızlık hariç diğer ciddi suçlar ve beyaz yakalı suçlarında (yöneticilerin işledi suçlar) kadınlar erkekleri yakalayamamıştır.

** Önemsiz suclar icin nakledilen sayilarca kadin alkolün etkisinden kurtuldular. 1787 ile 1852 yillari arasinda, kolonilerde ki kadin eksikligini gidermek icin, tam her 3. kadinin ilk suclulardan oldugu, 24960 kadar kadin gönderilmisti (yada 1787 ile 1852 yillari arasinda, tam her 3. kadinin ilk suclulardan oldugu, 24960 kadin kolonilerde ki kadin eksikligini gidermek icin gonderilmisti) Bu kadinlar, ilk yillarda olum oraninin 3 de 1 oldugu, farelerin istila ettigi gemi ambarlarinda ve gemi memurlari ve gemicilerin ellerinde sistemli bir sekilde tecevuz edilerek ve cinsel acidan tacize ugrayarak sevk edildiler. Avusturalya ya varislarida kabus gibiydi; kadinlar icin hic bir hazirlik yapilmamisti ve bir cogu hayatta kalmak icin kendilerini pazarlamak zorunda kalmisti.   Yine ayni  makul manzara Ann Jones un women who kill in ilk bolumunde karsimiza cikiyor. Her ne kadar Jones ara sira ataerkil duzene meydan okuyan muhalif kadin katilleri bulmak icin olaganustu bir istek duymus olsada kendisinin ogretileri ilk amerikan kadin katillerin sözlesmeli hizmetciler oldugunu ortaya koyuyor. Kadinin hizmetine 1 ile 2 yil ekleme kosulunu getirdigini anlayan ihtiyatli efendileri tarafindan tecavuz edilen caresiz kadinlar hamileliklerini once gizledi sonrada bebeklerini oldurduler. Jones ayrica sayilarca asiklarini yada kocalarini olduren caresiz kadinlara tarihi oldugu kadar cagdas sayilarca ornek tedarik ediyor.